30 Haziran 2012 Cumartesi


29 Haziran 2012 Evrensel Gazetesi Kültür sayfası:

AHMET ADA’YA MEKTUP / SENNUR SEZER

Merhaba Ahmet Ada,

Şu ara internete her girişimde, posta kutusuna her göz atışımda senden bir şiirle karşılaşıyorum, ne güzel. Anlaşılan şiire sığınıyorsun.
Geceyi dinlemek eski huyum. Kimi zaman belli belirsiz bölündüğünde ıssızlık, (sabahın kapısı çalındı çalınacak saatlerde) bir ses duyduğumu sanıyorum. Göğsüme çarpan Lübnanlı bir Arap şarkıcının sesi sanki: Kalbinin çektiği acıyı, gecenin karanlığını fısıldayan ve gecenin karasıyla sürmelemiş gözlerini. Sürgün oluşu belli belirsiz kızartıyor yüzünü.
Sen Arap halkının acısının biteceği günü öğrenmek istiyorsun oysa: “ey kara gece, ey göğsüme çarpan Feyruz’un sesi, ey ufku değiştiren ot, ey dedim. Ne zaman huzur bulacak Arap halkı?”

Bir ağrıyı dindirmeye uğraşır gibi ustalarına seslenip duruyorsun.
Yaşar Kemal ile pamuğa inen köylüleri izliyorsun Toroslardan. Mendillere doldurulmuş kirazlar gibi yorgunlukla pörsümüş çocuklar. Genç kızlar daha yitirmemişler umutlarını. Delikanlıların kasketlerinde bir karanfil gibi sevdalılık.

Dizelerinde yaşanmışlığın ayak izleri yer etmiş. Mermer merdivenlerin eğimleri gibi iç acıtan bir şey. Okşamak isteği veriyor güneş vurdukça: “Ustamdır Yaşar Kemal ondan öğrendim/bir toz direği nasıl fır fır döner/otlar geceyi neden dinler/kış gelip de yağmurlar başlayınca”.
Şiirlerimizin ardındaki hayatı hiçbir zaman sereserpe anlatamayız. Küçük çekirdekler eksik kalacaktır. Susamlar, çörekotları, ekmek kırıntıları gibi torbalardan silkelenen bir şeyler. Şiirin gerçek mayaları.

Sen acıyla akransın. Anlatmaya kalksan kalın kitaplar dolar sanırsın. Bakışımıza çiğler yağdıran sözleri söyleyemeyeceğini sezmezsin. Ah kardeşim.
Taşra dışlanmış bir ad gibi. Ceyhan’da geçen gençliğe eklenen Kayseri. Selçukluların ticaret kenti. Gençliğin hep bir fırdöndü gibi daralan duvarlar arasında. Kayserinin yadırganamaz taş uygarlığı kümbetlerin görülmez dönüşüyle göğsümüzün katılmasını bekler gibidir. Ama yel değse kıpırdanan bu yüreğin sertelmesi nice zor. Sen taşra masalını yenenlerdensin.
Acı çeken şairleri nasıl yüceltirler Avrupa’da, nice zaman sonra ama. Biz o yüzden yalnız Batı’dan acı çekenleri biliriz. Yaşamının hesabını veren kadınları, mesela Anna Ahmatova. (Halbuki Nigar Hanım az mı ağladı o soğuk gecelerde. Ahlak adına sorgulanmadı mı: Nigar ya da Leyla. Mihri neden alaycılığı bir zırh gibi kuşandı?)

Sevgili Ahmet Ada,
Ustalık çoğunca bir ustaya meydan okumadır. Sen ustalara nicedir meydan okuyup duruyorsun. Artık sesini duyamayacak ustalar çoğu. İncelikleri dillere destan hepsinin... Şiirde anlama karşı olan Ahmet Haşim’e de benzekler yazıyorsun: “Güller bazen kokusunu savura savura/gelir sokağımıza her akşam/yazın tutuştuğu andır nereye baksam.” Ustasın, “böyle nereye gider yaz/bir genç kızın eteklerinde.”
Kimi zaman yalnızca imrenmedir elimizde kalan. “Sevinci bozuk paralar gibi” dağıttıkça.
Gül ömrü yangınlara salınanlara yoldaş oldun, elleri arpa ekmeğini bölmeyi bilenlere. İpek dendi mi bir sevdiğinin saçını bilirsin.
Sevgili Ahmet Ada Kardeşim,
Bir zamanlar “düzelirse aşkla düzelir dünya” diye fısıldardın akşamları. Gençtin, aşıktın. Tek senin aşkın yetmedi sanki. Sesinde öyle ince bir şikayet sızlıyor şimdi.Mendilinin ucunda türü tükenmiş bir gülün kokusu tütüyor.

Yolun düşerse buralara da bekleriz.

Evrensel Gazetesi, 29 Haziran 2012

4 Ağustos 2011 Perşembe

BİYOGRAFİ İLE İKİ ŞİİRİN İNGİLİZCEYE ÇEVİRİSİ

AHMET ADA

Ahmet Ada, 20 Mayıs 1947’de Ceyhan’da doğdu. Şair, yazar. Nazire Ada ile Ahmet Ada’nın oğlu. İlk ve orta okulu Ceyhan’da okudu, (1965). Devlet Su İşleri Ceyhan Şubesi (1967-69), Marangozlar İstihlak Kooperatifi (1971-87) ve otomobil ticareti ile uğraşan bir özel şirkette (1989-93) çalıştıktan sonra emekli oldu. TYS üyesi. 2002 yılında Mersin’e yerleşti. İlk şiiri “Tabuttur Kitaplar” ve Hilmi Yavuz’un şiiri üzerine bir çözümleme denemesi olan ilk yazısı “Hilmi’nin Çocukluğu” 1966’da Soyut dergisinde çıktı. Şiirlerini ve yazılarını Yeni Dergi, Papirüs, Varlık, Gösteri, Adam Sanat, Milliyet Sanat, Islık, Yaratım, Kitap-lık, Le poete travaille, Yom, Heves, Şiir-lik, Eski, Agora, Ünlem, Dize, Ada, Geceyazısı, Sonsuzluk ve Bir Gün, Cumhuriyet Kitap, Radikal Kitap dergilerinde yayımladı. Bazı şiirleri Almanca’ya, Fransızca’ya, İngilizce’ye, Bulgarca’ya, Kürtçe’ye çevrildi.
1980’li yıllar şiirinin önemli bir temsilcisi olarak tanındı. Şiirlerinin İkinci Yeni şiir havzasından beslendiği gözlense de kendine özgü lirik bir şiir kurdu. Gerçekçi tutumlardan beslenen, destansı, lirik, hüzünlü ve incelikli şiirler yazdığı eleştirmenlerce kabul edildi. Son dönem yazdığı şiirlerle, modern şiirin biçimselliği ile modern dünya tasarımına felsefî derinlik katan yeni bir döneme girdi. Uzun ve epik özellikler barındıran şiirlerinde, göç, savaş gibi olgulara insanî bir perspektiften bakarak çok sesli bir şiire yöneldi. Şiirinin başkalaşımını da poetik yazılarla açımladı. Şiirin kavram ve terimlerinin oluşturulmasında çaba gösterdi. “Şiir Okuma Durakları” (2004) adlı kitabı modern şiire ilişkin şiir bilgisi içeren bir elkitabı olarak değerlendirildi. Şiirin sorunları ve “İkinci Yeni” şiirleri üstüne eleştirel, çözümleyici yazılarıyla da dikkat çekti. 2006 yılında, Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Eğitim Fakültesi Felsefe Grubu Eğitimi Anabilim Dalı tarafından ortaklaşa düzenlenen sempozyumla “40.Sanat Yılında Ahmet Ada’nın Şiiri” çeşitli yönleriyle ele alındı. 2009 yılında sempozyum bildirileri yayımlandı. 2008 yılında, Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Sinema ve Televizyon Bölümü “İki Şair Bir Kent” adlı belgeselinde Ahmet Ada ile Celâl Soycan kent kültürünü ve şiiri konuştular. Bu söyleşi DVD olarak yayımlandı. 2009 yılı 21 Mart Dünya Şiir Günü Mersin’de, 43. Sanat yılı nedeniyle, Ahmet Ada şiiri odağında kutlandı. Ahmet Ada’nın “Göründü Göğün Faytonu” başlıklı şiir bildirisi okundu.
Ödül: Gün Doğsun Gül Üstüne ile 1981 Akademi Kitabevi Şiir Başarı Ödülü; Aşk Her Yerde ile 1991 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü; Vakit Yok Hüzünlenmeye ile 1993 Yunus Nadi Şiir Ödülü; “Onlar İçin Minibüs Şarkısı Üzerine Gözlemler” adlı incelemesiyle 1999 E Dergisi Şiir İnceleme Ödülü.
Eserleri: Şiir: Gün Doğsun Gül Üstüne, 1980; Acıyla Akran, 1983; Yaz Kırlangıcı Olsam, 1985; Yitik Anka, (ilk üç kitabının toplu basımı) 1993; Aşka Her Yerde, 1990; Vakit Yok Hüzünlenmeye, 1992; Günyenisi Lirikler, 1992; Taş Plak Gazelleri, 1995; Küçük Bir Anmalık, 1996; Begonyalı Pencere, 1998; Denize Atılan Çiçek,1999; Gökyüzünün Fıskiyesi, 2003; Denizin Uykusu Üstümde, 2004; Kantolar, 2006; Yeni Kantolar 2007; Sonsuz At (Seçme Şiirler), 2009; Sözcükler Denizi, 2009, Taşa Bağlarım Zamanı, 2009; Paçalı Bulut; Yoktur Belki Ahmet Ada Diye Birisi, 2010
Poetika : Şiir Okuma Durakları, 2004; Şiir İçin Boş Levhalar, 2006; Modern Şiir Üzerine Yazılar 2008, Şiir Dersleri,2011


İKİ ŞİİR

HÜZÜNLÜ LİED


Ben size hüzünlendim
Su kesiği, ince bent, tasalanan yürek
Gazze yanığı gece, çulpan

Issız bir kuyuya zeytin attım
Varır mı dersiniz Yusuf’a? Peki siz
Neden seyircisiniz incirin ağıtına?

Gördüm nar’ın sızladığını koca ovada
Tarih 16 Haziran 2010, ağıt yakıyor
İncir ile nar : Türkçe ile Kürtçe

Ey Zümrüdüanka, ey çulsuz ahali
Ben size hüzünlendim
Yanlışa büyüyen orman

AHMET ADA

[Şairin “Yoktur Belki Ahmet Ada Diye Birisi” adlı kitabından.]



KAPALI KALMAK


Ben mi, ayak sürüyorum bu kışta
Soğuk odalar, kuru dut, pestil,
Üç beş kanto çürüme üzerine
Suyun çürümesi, kentin çürümesi
Rüzgârın söndürdüğü ışığın çürümesi..
Şimdi içi boşalmış ağaca döndü
Bombalanmış köprülerde dolaşan Pars

Ben mi, yaza çıkar mıyım bilmiyorum
Söylesem mi pasajların serinliğini özlediğimi
Caddeleri, dar sokakları, sinema önlerini
Sapınca köşeyi asmalı kahveyi,
İnce bir çisenti yapraklarında
Yalnızca ellerimin uzantısı boşlukta
Yani yalnızlık teyel atan hayatıma

Ben mi, denizin kabuğu, taşın sabrı
Vardır varlığımda dirençli bir kaktüs
Yarın yeniden yürüyebilirim
Bir türkü mırıldanarak sahil boyunca

AHMET ADA


[Şairin “Yoktur Belki Ahmet Ada Diye Birisi” adlı kitabından.]


AHMET ADA

Ahmet Ada was born on 20 May 1947 in Ceyhan. Poet and writer. Son of Nazire Ada and Ahmet Ada. He completed his primary and junior high school education in Ceyhan (1965). After having worked at the Ceyhan branch office of State Hydraulics Works (1967-69), Consumption Cooperative for Carpenters (1971-87) and at a private company dealing with automobile sales (1989-93), he got his retirement. Member to Turkish Writers Syndicate. Settled down in Mersin in 2002. His first poem called ‘Books are Coffin’ and his analytical essay on Hilmi Yavuz’s poetics appeared in 1966 in Soyut (Abstract) magazine. He has published his poems and writings in Yeni Dergi (New Magazine), Papirüs (Papyrus), Varlık (Existence), Gösteri (Performance), Adam Sanat (Adam Art), Milliyet Sanat (Milliyet Art), Islık (Whistle), Yaratım (Creating), Kitap-lık (Libra-ry), le poete travaille, Yom (Luck), Heves (Zeal), Şiir-lik (Poe-sy), Eski (Old), Agora, Ünlem Exclamation), Dize (Verse), Ada (Island), Geceyazısı (Night-article) Sonsuzluk ve Bir Gün (Eternity and One Day), Cumhuriyet Kitap (Cumhuriyet Book) and Radikal Kitap (Radikal Book) magazines. Some of his poems have been translated into German, French, English, Bulgarian and Kurdish.
He was recognized as a notable representative to the poetry of the 1980’s. Though his poetry was perceived to be fed by the Second New basin, he established a unique lyric poetics of his own. Critics acknowledged that he has been nourished by realistic approaches and he composed his poems in epical, lyric, melancholic and refined way. With his latest poems he entered into a new phase in which he utilized spatial harmony of the contemporary poetry and added philosophical depth into the modern world design. In his long and epical poems, he tended towards a polyphonic poetry by looking out of humane perspective at the facts such as migration and war. He annotated the metamorphosis of poetry via poetical writings. He made efforts to get poetical concepts and terms coined. His book called “Şiir Okuma Durakları” (2004) “Terminals of Poetry Reading” (2004) has been regarded as a modern informative poetical handbook. He drew attention by his critical and analytical writings on the poetical issues and the ‘Second New’ poetry genre. In 2006 he was honored by a joint symposium of Çukuruva University Science-Literature Department’s Turkish Language And Literature Section and Education Department’s Philosophy Group Education Section on ‘Ahmet Ada’s Poetry in His 40th Anniversary’. In 2009 the symposium proceedings were published. In 2008 as part of documentary called ‘Two Poets One City’ prepared by Mersin University Communications Department’s Radio, Cinema and Television Section Ahmet Ada and Celâl Soykan talked about city culture and poetry. This interview was out in a DVD format. In 2009, 21 March World Poetry Day was celebrated in Mersin with a focus of Ahmet Ada’s poetry because of his 43rd anniversary of his poetical career. Ahmet Ada’s manifesto called “Göründü Göğün Faytonu” ‘Here Appears Phaeton of the Sky’ was read out.
Prizes: With Gün Doğsun Gül Üstüne (Let the Sun Rise on the Rose) 1981 Akademi Kitabevi Poetry Accomplishment Prize; with Aşk Her Yerde (Love is Everywhere) 1991 Ceyhun Atıf Kansu Poetry Prize; with Vakit Yok Hüzünlenmeye (There is No Time For Grieving) 1993 Yunus Nadi Poetry Prize; with Onlar İçin Minibüs Şarkısı Üzerine Gözlemler (Observations About Minibus Songs For Them)1999 E Magazine Poetry Essay Prize.
Works: Poetry: Gün Doğsun Gül Üstüne (Let the Sun Rise on the Rose), 1980; Acıyla Akran (Acquainted with Pain), 1983; Yaz Kırlangıcı Olsam (If Only I Would Be A Summer Martin) , 1985; Yitik Anka (Lost Phoenix), (Collective Publication of his three books) 1993; Aşka Her Yerde (Love is Everywhere), 1990; Vakit Yok Hüzünlenmeye (There is No Time For Grieving), 1992; Günyenisi Lirikler (Lyrics of Day-New), 1992; Taş Plak Gazelleri (Odes of Gramophone Record), 1995; Küçük Bir Anmalık (A Small Remembrance), 1996; Begonyalı Pencere (Window with Begonia) , 1998; Denize Atılan Çiçek (Flower Thrown into the Sea),1999; Gökyüzünün Fıskiyesi (Fountain of the Sky), 2003; Denizin Uykusu Üstümde (The Sleep of the Sea on Me), 2004; Kantolar (Cantos), 2006; Yeni Kantolar (New Cantos), 2007; Sonsuz At (Infinite Horse – Selected Poems), 2009; Sözcükler Denizi (Sea of the Words), 2009, Taşa Bağlarım Zamanı (I Tie Time to Stone), 2009; Paçalı Bulut (Feather-Legged Cloud); Yoktur Belki Ahmet Ada Diye Birisi (Maybe There is Nobody Named Ahmet Ada), 2010
Poetics : Şiir Okuma Durakları (Terminals of Poetry Reading), 2004; Şiir İçin Boş Levhalar (Empty Plates for Poetry), 2006; Modern Şiir Üzerine Yazılar (Writings on Contemporary Poetry), 2008, Şiir Dersleri (Poetry Lessons),2011



MELANCHOLIC LIED

I felt sad for you
Water cut, thin tyke, worried heart
The night burnt of Gaza, evening star

I cast an olive into a forsaken well
What do you say, would it reach Joseph? Why on earth
You are indifferent to the lament of the fig?

I saw pomegranate whimpered in the huge prairie
Date is 16 June, 201, fig and pomegranate
Wail: in Turkish and Kurdish

Oh, Phoenix, oh destitute people
I felt sad for you
The forest grown into the false


AHMET ADA
Translated by Mesut Senol

[From his poetry collection called “Yoktur Belki Ahmet Ada Diye Birisi” - Maybe There is Nobody Named Ahmet Ada.]



REMAIN CLOSED

Is it me, scuffing my feet in this winter
Chilly rooms, dried mulberry, dried fruit pulp,
A few cantos on rotting away
Spoiling of water, the city
Decomposition of the light put out by the breeze..
Now turned into a hollow tree
The Leopard wandering on the bombed bridges

Is it me, whether I can survive for the summer
Should I tell that I longed for the coolness of the passages
Avenues, narrow streets, foregrounds of the cinemas
Vine clad coffeehouse when you take a turn,
Fine drizzles on the foliage
Only the extension of my hands is in margin
That is loneliness backstitching my life


Is it me, the sea shell, perseverance of the stone
There should be a robust cactus in my existence
Tomorrow I can walk again
By humming a song by the seaside

AHMET ADA
Translated by Mesut Senol


[From his poetry collection called “Yoktur Belki Ahmet Ada Diye Birisi” - Maybe There is Nobody Named Ahmet Ada.]

21 Kasım 2010 Pazar



Ahmet Ada’nın 18. şiir kitabı “Yoktur Belki Ahmet Ada Diye Birisi” (Artshop Yayınları) yayımlandı. 271 sayfalık kitaptaki şiirlerde, insan doğa bütünlüğü ile insanın varoluş kaygıları, endişeleri dile getiriliyor. Çocukluk, gençlik, yaşlılık, dört mevsim prelüdleri, liedler, Gazze şiirleri, Toroslar ve Göl zamanı şiirleri kitabın izleklerini genişletiyor. Genişleyen izlekler bilgece söyleyişlerle örülüyor. Gördüklerinin ötesine taşan, dahası görülmeyeni de göstermeye çalışan şiirler. “Yoktur Belki Ahmet Ada Diye Birisi” bir kült kitap özelliği taşıyor.

23 Haziran 2010 Çarşamba


29 Nisan 2010 Perşembe

22 Nisan 2010 Perşembe